Photo by Javier Allegue Barros on Unsplash

Tercih Dönemi’nde birçok aile ve öğrenci hızlı sonuçlar elde etmek isteseler de, sıkça hatalar yapmaktadırlar. Özellikle meslek ve bölüm seçimi gibi yıl içerisinde yapılması gereken kararların tercih dönemine bırakılması, birçok adayın başarı sıralamasına göre rastgele seçimler yapmasına sebep olmaktadır.

Ancak tercihlerde yapılan hatalar ve doğru yaklaşımlar, doğru karar verme ve ömür boyu mutluluk, başarı ve gelir kazanma gibi sonuçları da beraberinde getirmektedir.

Peki, hangi hatalar yapılıyor ve nasıl doğru yaklaşılmalı?

“Puanım bu, bununla nereyi seçebilirim?” Yüksek puanlı bir programın listesine istemeyerek yazmak.

Üniversite ve bölüm seçimi, sadece paranızın yettiği bir alışveriş gibi düşünülmemelidir. Uzman bir kişi olsa bile, size tanımadan vereceği her türlü tavsiye yanlış olabilir. Kararı siz vermelisiniz ve sadece bilgi edinmek için sorular sormalısınız. Size tanımadan, yeteneklerinizi, isteklerinizi ve hedeflerinizi bilmeyen birinin 50 yıllık kariyerinizle ilgili karar vermesi doğru değildir. Başka konularda bile ailenizin sözünü dinler misiniz?!

“Ölü tercih” düşüncesiyle istemediği bir programa puanı yüksek olduğu için yazmak.

Ölü tercih diye bir kavram yoktur. Parasının fazla olması sebebiyle ihtiyaç duymadığınız veya sadece pahalı olduğu için kalitesinden emin olmadığınız bir ürünü alır mısınız?

Yaptığınız bir tercih listesidir ve isteklerinize göre sıralanmalıdır.

Üniversitelerin ve programların taban başarı sıralamaları, her yıl bu programları tercih eden öğrenciler tarafından belirlenir.

Bazı adayların düşündüğünün aksine, kılavuzdaki sıralamalar üniversitelerin açıkladığı taban başarı sıralamaları değil, geçmiş yıllarda bu programa yerleşen son öğrencinin sıralamasıdır. Dolayısıyla her yıl öğrencilerin tercihleri ve kontenjan değişimleri sıralamaları etkilemektedir.

Bu durumu daha iyi görmek isteyen adaylar, 2 ya da 3 önceki başarı sıralamalarına bakarak, her yıl farklı sonuçlar elde edildiğini görebilirler.

“Bir programı üst sıralara yazarsam, girme şansım artar.” Mantığıyla yazmak.

Yerleştirme sisteminin mantığını anlamadan yapılan bir hata. Sen 1 milyonuncu sıradaysan ve ilk tercihine yazarsan, bir başkası bininci sıradaysa ve 24. tercihine yazarsa, sen mi programa yerleşirsin?

Bir programı ilk sıraya yazdığın için girme şansın artmaz, ancak ÖSYM seni yerleştirirken tercih sıralamana göre işlem yapar.

Bu yüzden üst sıralara yazdıysan, önce oraya yerleşip yerleşmediğin kontrol edilir.

Ancak herkesin sıralaması uygun olduğunda dahi kontenjan içinde yer yoksa girme şansın olmaz.

Yeni açılan programları en üst veya en alt sıralara yazmak.

Yeni açılan programlar da diğerleri gibi istek sırasına uygun bir yere yazılmalıdır.

“Yeni açıldığı için kimse görmeyecek, daha kolay girerim” düşüncesiyle üste yazmak veya “nasıl olsa yeni” düşüncesiyle alta yazmak doğru değildir.

Kendinizi geleceğin iş fırsatlarına yönelik olarak değerlendirmeniz önemlidir. Devlette çalışma fikri cazip görünse de, istihdam piyasasında devlet çalışanlarının oranının yalnızca %10 olduğunu göz önünde bulundurmalısınız. Dahası, devlet atamaları yıllara göre değişmektedir ve mezuniyete kadar olan sürede bu durumun daha da değişme ihtimali yüksektir.

PDR ve 2 yıllık sağlık programlarının örneği de bunu açıkça ortaya koymaktadır. Birkaç yıl önce her mezun atanırken, şimdi ise yarısı bile atanamamaktadır. Dolayısıyla, sadece bugünkü atanma verilerine bakarak tercih yapmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Sağlık alanında iş garantisi algısı sebebiyle sağlık programlarına yönelmek yaygın bir eğilim olabilir. Ancak, sağlık sektöründeki ihtiyaçtan daha fazla kontenjan olduğunu ve artık her sağlık mezununun atanamadığını unutmamak gerekmektedir. Ayrıca, sağlık insanlarla ilgili önemli bir alandır ve sevmeden yapıldığında hem uygulayana hem de hastaya olumsuz etkileri olabilir.

Son dönemde yaşanan olaylar da göstermiştir ki, sağlık sektörünü seçecek olan kişiler daha dikkatli bir şekilde karar vermelidirler.

Bilişim sektöründeki popülerlik, Bilgisayar veya Yazılım Mühendisi olmayı hedeflemeyi cazip hale getiriyor. Teknolojinin hayatımıza her alanında yer aldığı bir gerçek. Ancak, herkesin bu alanda çalışması gerektiği anlamına gelmez.
Ayrıca, yazılımın matematik ve İngilizce gibi zorlu dersleri içerdiği ve bunlara başarılı olmanın zor olduğu bir gerçektir.

Bazı kişiler, “zaten iş bulamam” düşüncesiyle potansiyel olarak başarılı olabilecekleri alanları tercih etmekten kaçınırlar. Örneğin, Sinema TV, Animasyon, Grafik Tasarım gibi sektörler güncel örneklerdir.

Covid sonrası dünyada bilişimin önemi arttıkça, dijitalleşen yaşamlarımızda video, animasyon ve grafik tasarım gibi alanların da önemi aynı şekilde arttı.

Ancak, Bilgisayar ve Yazılım’a veya Bilişim Sistemleri’ne ilgi gösterilirken, sonunda “Mühendis” kelimesi olduğu için veya yönetim olduğu için, yıllardır “Sözel” alanlarda yer alan programlara ilgi gösterilmedi. Oysaki iş dünyasında bu alanlara olan ihtiyaç oldukça yüksek.

Sadece bir örnekle başlamak gerekirse, bu yılki sınavlara katılan adayların sayısındaki artış, 4 yıllık programlara olan talebi artıracaktır. Ancak iş dünyasında, diploma şartı aranmayan meslekler dışında, mezun olduğun üniversitenin süresi ne kadar önemli olduğu tartışmalıdır.

Alanında çok gelişmiş, iş dünyasının beklentilerine uygun bir mezun olan birçok kişi, 2 yıllık bir programdan mezun olup kendisini yetiştirmiştir. Bununla birlikte, üniversite yaşamını verimli bir şekilde geçiremeyen ve isteksiz bir şekilde 4 yıllık programa giren mezunlara kıyasla, daha kolay iş bulmuş ve kariyerlerinde ilerlemişlerdir.

Geleceğin meslekleri hakkında yapılan haberlere güvenmek de mantıklı bir yaklaşım değildir. Her insanın yetenekleri ve becerileri farklıdır. Doğru olan, sevilen ve istenen alanda bir tercih yapmaktır. Geleceği tam olarak kestiremiyoruz, sadece tahminlerimiz bulunuyor. Bu nedenle, sadece tahmin edilen gelecek mesleklerine yönelerek tercih yapmak, gelecekte sınırlı bir seçeneğe sahip olmanızı sağlar. Bugünün tüm meslekleri gelecekte değişime uğrayacaktır.

Bir mesleğin popülerliğine veya prestijine göre tercih yapmak da yanıltıcı olabilir. Doktor, avukat, mühendis veya mimar gibi meslekler toplumda saygı gören meslekler olarak görülmektedir. Ancak bu meslekleri sadece yüksek itibarlı ve iyi para kazandığını düşündüğünüz için seçmek, gelecekte mutsuz olmanıza veya başka bir mesleğe yönelmenize sebep olabilir. Saygınlığın artık meslek ile ilişkili olmadığı günümüzde, önemli olan itibarlı ve saygı duyulan bir birey olmaktır.

Ailelerin çocuklarının adına karar vermesi
Genellikle, ailelerin çocuklarının adına karar vermesi, özellikle de 18 yaşında olgun bir bireyin adına karar vermesi, sonunda genellikle kişinin mutsuz olması ya da üniversiteyi yarıda bırakmasıyla sonuçlanır.

Veya ailesinin arzusunu 30 yaşından önce yerine getiren birçok kişi, kendi ayakları üzerinde durmaya başladıkça kalbinin istediği kariyere doğru yönelebilir.
Ailelerin düşünceleri, görüşleri ve deneyimleri elbette önemlidir, ancak ailenin dediği alana koşulsuz biat etmek de doğru bir yol olmayabilir.

Çocukluk kahramanının mesleğini seçmek
“Ben çocukluğumdan beri … olmak istiyorum” cümlesiyle sık sık karşılaşırız. Ancak çocukken kendimizi tanımadan, geleceğe yönelik endişe ve hedeflerimiz olmadan, bir filmde, dizide ya da bir tanıdığımızda gördüğümüz mesleği “onun gibi olmak için” isteyebiliriz. Oysa model aldığımız kişinin özellikleri, mesleğiyle tam olarak ilgili olmayabilir. Dikkat etmemiz gereken nokta, neden model aldığımız ve bu mesleğin hangi özelliklerini istediğimizi sorgulamaktır.

Birbirleriyle hiç ilgisi olmayan programları aynı listede birleştirmek
Tercih listesi oluşturmadan önce ilk adım, hangi mesleği yapmak istediğimize karar vermektir. Bu adımı atlamadan, yukarıdaki kriterlere göre tercih yapmak genellikle karmaşık bir liste ile sonuçlanır ve sonuçlar açıklandığında aklımız alt tarafta farklı bölümlere yönelik “acaba” düşünceleriyle kalır. İlk adım, meslek seçimi yapmak, tercih ise bir sonraki adımdır.

Leave a comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir